HAYATIN İÇİNDEN-KAHVE MOLASI
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
HAYATIN İÇİNDEN-KAHVE MOLASI
HAYATIN İÇİNDEN-KAHVE MOLASI
Bugün Ne Yaptın Bugün kul hakkına, hatta hayvan hakkına dikkat ettin mi? Kapında aç kalan kedi köpekten mes'ul olduğunu hiç düşündün mü? Bugün hidayete muhtaç insanlara, dilinle, halinle ve kalbinle ne kadar yardım edebildin? Onlara emr-i bi'l ma'ruf ve nehyi ani'l münker'de bulunup hidayetleri için dua ettin mi? Onlara halinle de bir "Müslüman kimliği" sergileyebildin mi? Bugün annenin babanın, akrabalarının halini hatırını sorup gönüllerini şad ettin mi? Eğer onlar ahrete intikal etmiş iseler, ruhları için bir Fatiha okuyup onları hayırla yad ettin mi? Onların eski dostlarına karşı ne kadar vefakar davrandın? Bugün tanıdığın tanımadığın herkese Allah c.c. için selam verdin mi? Tebessümü sadaka bilip mütebessim bir çehre ile dolaştın mı? Bugün hiç dost kazanabildin mi? Kaç dostunla dostluğunu tazeledin? Bugün yoldan, insanlara eza verecek bir şeyi kaldırdın mı? Bugün aile yuvanı gönül gözüyle seyredip, oranın cennet bahçesi olduğu idraki ile dışarının menfi tesirlerinden kendini koruyabildin mi? |
ÜÇ HEYKEL İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver." Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler. Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı. Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi. Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu. Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı: "Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır. |
Sevgi "Bir Osmanlı veziri Peygamberimize âşık, bunu keşfeden bir sahtekâr da her hafta onu ziyaret ederek "Peygamberimizi rüyasında gördüğünü, vezir için iltifatlarda bulunduğunu filan" söylüyor, vezir anlatılanları gözyaşları dökerek dinliyor ve anlatana birkaç altın veriyor. Vezirin yakınlarından biri bir defasında yanamayıp "A devletlû, bu adam sahtekâr, söyledikleri yalan, niçin onu dinleyip altınları veriyorsunuz" deyince vezir şu cevabı veriyor: "Ben bu haberin yalanına altın veriyorum, doğrusuna ise canımı veririm!" |
|
SonYolcu- Deneyimli üye
-
Mesaj Sayısı : 66
Ruh Halim :
Kayıt tarihi : 18/04/08
Geri: HAYATIN İÇİNDEN-KAHVE MOLASI
SEVGİ KUTUSU Adam 3 yaşındaki kızını, gayet pahalı bir hediyelik kaplama kağıdını ziyan ettiği için azarlamıştı. Küçük kız, koskoca bir paket altın yaldızlı kağıdı, küçük bir kutuyu eğri büğrü sarmak için kullanmıştı. Küçük kız paketi getirip; "Bu senin babacığım" dediğinde adam çok üzüldü. Acaba o kaplama kağıdı için gereğinden fazla mı tepki göstermişti kızına. Bir gece önce yaptığından utanarak kutuyu açtı fakat kutunun içi boştu. Adam, küçük kızına yine çıkıştı; "Birine bir hediye verdiğinde, kutunun içinde bir şey olması lazım. Bunu da mı bilmiyorsun küçük hanım?.." Küçük kız ağlamaya başladı; "O kutu boş değil ki baba ! İçini öpücüklerle doldurmuştum !.. " Adam o kadar çok üzüldü ki, koşarak kızını kucaklayıp, sarıldı. Beraberce ağladılar. Adam o kutuyu ömrünün sonuna kadar sakladı. Ne zaman keyfi kaçsa, ne zaman morali bozulsa kutuya koşar, içinden minik kızının sevgi ile doldurduğu hayali öpücüklerden birini çıkarırdı. Kim bilir belki de pek çoğumuza böyle bir kutu verilmiştir. İçindeki hediyenin sadece bir simge olduğu, ve gözümüzle göremediğimiz sevgilerle, öpücüklerle dolu bir hediye kutusu. Zor zamanlarda bu tarz hediye kutularını çıkarıp içine bakabilmeyi başarmak, mutluluğun anahtarlarından biri olabilir. |
iclal- Deneyimli üye
-
Mesaj Sayısı : 117
Yaş : 34
Nerden : muğla
İş/Hobiler : kitap okumak
Ruh Halim :
Kayıt tarihi : 10/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz