Elifîn Yeri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

filistin

Aşağa gitmek

filistin Empty filistin

Mesaj tarafından akın_33 Paz Ocak 04, 2009 11:54 pm

Filistin…ne muhteşemdir senin şu asaletin. düşman belki topraklarını gasp eder.belki toprakların insan oldukları söylenen o cani mahluklar tarafından uğrar tecavüze.ama asla ele geçiremezler sendeki o asaleti.İslam dır sana ihtişam katan.ALLAH dır seni mukaddes kılan.mukaddes kılan adına şehid olur müslüman. peki ya eyy Filistin! şehid olan yiğitlerden uzaklarda seni unutanlar da kim?evet, doğru tahmin ettin;…biziz. biz kimiz?ne tip ümmetiz?niçin sen ağlarken biz kahkahalarla gülmekteyiz? çok var yaran. çok mu akıyor yarandan kan? evet duyduk o acılı sesini. ama kıpırdamadık yerimizden.kıpırdayamadık.çünkü hayatımızın hakimi değil kölesiydik. biz irademize hakim değildik.hep maişet hakimdi irademize. babaların işleri başlarından aşkın.annelerin kirli tabakları birikmiş mutfaklarında. gençler eğlence çağında.ayıp olur.isteme onlardan yardım.zaten çoğu da depresyonda. anlayacağın senin yaralarını saracak liyakatten bile uzak kalmış bu ümmet. ah Filistin! bir harekete geçsek senin için. hiç korkmadan, kalksak ayağa seni kaldırmak için. o zaman bombalar yağsa da üzerine “kutlu ümmet yanımda olduktan sonra bombalar veremez bana hiç bir zarar” derdin. öyle değil mi? ama böyle olmadı.sen hep imdat dedin. bu haykırışın kulaklarımızda yeterince yankılanmadı. kopamadık hayallerimizden. çıkıp da gelemedik velvele keyfiyetinden. TV de izlemek daha kolaydı bizim için Filistin ‘i. biz sıcak çaylarımızı yudumladık her akşamları. sen ise ey Filistin! şehitlerin kanlarını yudumladı toprakların. artık her şey açık. seni harap edip üzen o mukaddes topraklarına gaspa gelen düşmanların değildi. seni üzen; “yardımcımız ALLAH! düşmanın zulmüne izin vermeyiz billah!” demeyen,diyemeyecek kadar korkup kaçan ümmetti. izzetli ümmete yakışmazdı seni bir başına bırakmak. yakışmadı da. düşman senin mukaddes topraklarına işemeye gelince kimi müslüman da altına kaçırırcasına düşmandan çekinip korkmamalıydı. “Ümmetimin zalime “ey zalim!” diyemediği gün kıyameti bekle” diyen Resul ‘ün (as) bahsettiği o korkaklardan olmaktan korkmalıydı asıl unutmamalıydı seni, hiç acın yokmuş gibi sefa sürmemeliydi bu ümmet. Uzatmalıydı bu ümmet sana elini. ama… işte itirafımız! ihanet ettik sana Filistin! sen tüm bir ümmetindin ama seni tüm celadetiyle kollayamadı bu ümmet sen de anlamıyorsun öyle değil mi? hep soruyorsun kendi kendine; “ne oldu bu ümmete böyle?” diye .hiç sorma şanlı Filistin. ne olmadı ki bize! Kalbimizden çok şey çalındı ve kanımıza şeytan çok şey kattı. boynumuzda bir tasma. nefsimizin yönettiği yöne doğru hep bu rota. Ufkuma bakıyorum. Orada annem var,ailem,arkadaşlarım,gerçekleştirmek istediğim bir yığın hayalim. Peki ya sen neredesin? Filistinim dediğim Filistin! Sen vahşi düşmanların içine, biz gafletin pençesine düştük. ne yaptık böyle? yollarımızı neler ve kimler ayırdı? niçin aramıza girmek isteyen her düşmana müsade ettik ki? bunun büyük bir kayıp olduğunu bile bile. Evet, duyuyorum. hala ağlıyorsun. ama… Amalarımı gırtlağından tutup da bir türlü boğamıyorum. Ama…ama…ama… “YETER!” Desem de pısmıyor bu amalar biz ağlayamıyoruz artık Filistin gözyaşlarımız nerede bilmiyoruz. Kaybettik onları Ağlamayı başarsak da Ardından tekrar unutuyoruz. Göz yaşlarımız da bize küsüyor,akmıyorlar seni unuttuğumuz için. Ağlayamamak…işte bu büyük bir ceza. zira katı kalbimiz ancak gözyaşlarımızla yumuşayabilir. İşte böyle Filistin. Kaskatı kalp,Kuruyan göz pınarları ve çöle dönmüş yürekler. Ağlamasını bilmeyenler nasıl gülmeyi hak ederler? işte bu biziz. ağlayamazken gülmeyi hak ettiğini zannedenleriz. Şimdi sen ağlıyorsun Filistin. çok yakında elbet güleceksin. Ama senin gülmen için bu ümmetin bir müddet ağlaması gerekmekte. Var mısın kardeşim eğlenceden geçip ağlamaya sende. Eğer var isen Cennette senin için var ve seni beklemekte ALLAH ‘ın rızası…en müthişi bu işte Dua et Filistin e ve tüm kardeşlerine Belki zulmü ortadan kaldıramıyoruzdur ama zulme ses çıkarmak zorundayız.buna hepimizin gücü var.işte bende bu yazıyı zulmün karanlığına karşı isyan eden bir ses olsun diye yazdım. Ancak yazık ki yazılar kanayan yaralara yeterince merhem olamıyor.bu yazılar bir bombaya dönüşüp de İsrail i ve ABD yi yıkmaya yetmiyor..onların yüzülesi yüzlerinde bir çizik dahi oluşturmuyor. yani… Yanisi yazılar eyleme dönüştürülmediği takdirde ancak satırlara satırlar, kütüphanelere kitaplar eklenecek. Gelin ey tüm yazdıklarım. Sizi kağıtlara hapsedip eyleme dönüştürmeyen halimin suratına bir tokat atın.kızarmadı mı suratım?o zaman gelin ve tekrar tekrar güçlü tokatlarınızı atın. Hiç acımayın. Bu tokatlara artık uyanmak için muhtacım

akın_33
Deneyimli üye
Deneyimli üye

Erkek
Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 27/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

filistin Empty Geri: filistin

Mesaj tarafından akın_33 Paz Ocak 04, 2009 11:59 pm

Yağmuru dök gözyaşıma, bulutlar incinmesin…”


Gelemedim ey çocuk! Gelemedim, sesine yürek değdiremedim. Yine yağmuru dinledim ama hani olur ya belki yârdan bir haber salmıştır diye toprağıma.

Söz uçmaz, kalem geçmez bir şiirin ortasındayım şimdi. Tam susuşların sahnede olduğu, yüzümü kör avluda dilsiz bir inlemeye iten o siyahın. Vicdan vicdan diye haykıran gözlerinin ablukasında, kaldım. Kırıldım. Tuz buz oldu ellerim. Dokunamadım saçlarına küçük kız!...

Kelimeler ceplerimde yürüyorum. Kıyamet konulu bir gök altında, yürüyüşümü tetikliyor bir ses. Sese yürek kesiliyorum. Apansız bir çığlık oluyor gözlerim birden. Bir çocuğun duygularını masaya yatırıyorum yüreğimin mahkemesinde. Derken … Karanlık yine geceyi ve şehri büsbütün kucaklıyor. Küçük kız yine saçlarını geceye salmış, dudaklarına hüzün perdeli bir türkü tutturmuş, defterine kaderini işleme zahmetine katlanıyor. Yüreğinden esen bir hasret meltemi tek tek döküyor yapraklarını, beyaz sayfalar kılığına girmiş toprağına. Ta ki hoyrat bir füze toprakla yüz-göz olana dek. Havsalasına yürek ikizi geliyor birden. Dokuz ay damarlarında akan, sonra sol yanını bir tükenmişliğe kötürüm kılan ve ölümle yer değiştiren yürek ikizi. Bir damla vefa bırakıyor gözlerinden aşağı, düştüğü yerde bir gül peydah oluyor. Ve o gece gülün sûret-i ahvalinde asılı kalıyor. Ben bir dikene dokunuyorum, bir güle. Bir kana bulanıyorum, bir tütsüye. Bir çöle düşüyor yolum, bir zemheriye. Zıtlıklar ülkesinde gergef dokuyorum.

Geceden alacaklıyım diyor küçük kız…
Saçımın okşanmayan her teli için, gölgemi bulutlara salacak kadar hem de!...

Gözlerinin siyahı geceyi ve sokağı işgal ediyor. Bir bakışı yeryüzüne yıldızları râm eylemeye yetiyor. Ben bakmaya korkuyorum. Belki de utanıyorum. Taşladığım yıldızların üzerine düşmüş olması ihtimalinden. Karanlığa karışıyorum. Ama karanlığı bile karıştırıyorum. Küçük kızın yüzünde aylakça geziniyorum. Görüyorum. Şehir yüzüne vurmuş, belki de şehir yüzünden ibaret. Belki de yeryüzü bütün asaletini bu yüzden almış. O gülünce bahar geliyor, kuşlar gözlerine koşuyor. O gülünce sözcükler yüzünün iskelesine şiir taşıyor. Kıskanıyor kalem bile. Ufkuna ulaşamıyor hiçbir kelime. Küçük kız şehre bir gül ekiyor o gece. Siyahî bir fidan. Yalnızlık ninnileri söylüyor ona. Birde usanmadan kanıyor. Ki biliyor, ona rengini verecek tek şeyin kurak gönlünde beslediği yağmurlar olduğunu. Ve biliyor. Bu gülünde bir gün birinin gözlerinde mutlaka solacağını.

Güneşten alacaklıyım diyor küçük kız…
Ebem kuşağına düşüremediğim her bakışım için, yedi kez ölecek kadar hem de!...

Beyaz bir gecede esmer bir yıldızım şimdi. Kaşla göz arası bir ay ışığı kadar sıcak. Küçük kızın yüreği darağacında tutsak. Sanki dokunsam uçacak. Susma küçük kız! Daha eteğine kuşlar konacak. Kıskandırma geceyi. Daha denizler yüzünde dem bulacak. Ben satın aldım bak, doğduğun gün seni öldüren heceyi. Kıskandırma taş kalbime düşeni. Düşüreni görünce izbeler ardı olduğum gölgeni. Beni beyaz sayfaların kara lekesi kılan, sözle köz arası bir ateş kadar tutsağım sana. Onca laf yığını arasından, nereye çıkar ki bu ağıtın sonu. Söylesene? Aynı bulutun yağmurunda mı ıslandık seninle. Ondan mı her rüzgârda ağlayışımız. Ondan mı gözümüze kaçan tozlar. Sen, kırmızı başlıklı şehrin kızıl yürekli kızı! Sabahı olmayan gecelerinin mürekkebine bulanınca kalbim, sana yazmanın zorluğu dile geliyor kalemde. Yapamıyorum. Kelimeye her hali giydiren el, sana baktıkça tereddüde yol veriyor. Çekiliyor mürekkep, denizlerin suyu gibi. Çünkü anlıyor çöl yağmuru olmak her bulutun harcı değil. İsmin mecnun halini giyiniveren kelime, iş çöle gelince Kays oluyor nedense.

Sen ki, kırmızı başlıklı şehrin kızıl yürekli kızı!
Bil ki bahara yenilmedim ben. Bakma gözlerimin sarısına. Yalnız yapraklara vermedin rengini giderken, sözlerde sapsarı kesildi sen elveda derken. Şimdi öyle uzak ki geldiğim yollar. Galiba yanlış kıyıya vurdum, denizim olur musun rıhtımsız. Ve galiba yanlış öyküdeyim, beni yeniden yaz küçük kız. Bu masalın ağırlığı benim yüzümden. Çünkü bütün noktalama işaretlerini üzerimde taşıyorum. En çok ta üç noktadan başlıyorum söze. Sana vereceğim ahitlerime üst üste iki nokta koyuyorum. Dualarıma virgüller sıralıyorum ki hiç sonu gelmesin. Haykırışların çelme takıyor bana. Düşüyorum. Bu şehirde her yer ünlem dolu. Bende şaşıyorum aklımı. Ve anlıyorum neden bakışların hep soru işareti nakışlı? Gözlerime kara sular indi artık. İyisi mi sen üç noktamı geri ver bana. Yolumu kaybettim ben bu masalda…


Sesin Rabbi’ne andolsun ki,


Artık en sessiz yanımdan ağlıyorum sana küçük kız,


en çığlık yanımdan vurulmuşken!

akın_33
Deneyimli üye
Deneyimli üye

Erkek
Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 27/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz